Burada da atın poposu kiliseye bakıyor ama Simon Bolivar sevilen bir şahsiyet olduğu için sıkıntı yaşanmamış sanırım. Parkın en çarpıcı yanı ise başıboş gezen “iguana”lar. Ülke ekvator olunca kedi yerine iguanalar geziniyor ortalıkta. Bu vahşi görünen iguanalar otobur sanırım. Yine de üzerinize doğru yürüdüklerinde insan biraz irkiliyor. Parkta su kaplumbağaları ve japon balıkları da var ama en çok ilgi görenler iguanalar.
Yarım günlük şehir turunun ardından Funda’yı dinlenip kendine gelmesi için otele bıraktıktan sonra Galapagos’da güzel yanmak adına bir berber aramaya koyuldum. Kısa bir gezintinin ardından güney amerikadaki ikinci saç tıraşımı (2 USD) yapacak berberi buldum. Berber de yetiştirmekte olduğu elemanı test edecek müşteriyi buldu. Acemi berber ağır ağır kesti saçımı ama neyseki gözüm kulağım sağlam kalkabildim berber koltuğundan. Otele döndüğümde Funda da dirilmiş. Hemen bir duş alıp Guayaquil’in en meşhur yerlerinden olan Cerro Santa Ana’ya gittik.
Guyanas nehrinin çamur rengi suları da gece olduğunda görünmediği için adeta boğazı seyrediyormuşsunuz gibi oluyor. Bu hafif zorluk derecesine sahip tırmanışı ise gündüz sıcağı yerine akşamüstü yapmak da doğru bir karar olmuş gibime geliyor. Cerro Santa Ana Guayaquil’in Las Penas bölgesinde. Pena içki içilen ufak yer anlamında, bu nedenle bölgede birçok bar ve disko var. Gece hayatı bizi pek cezbetmediği için Santa Ana’nın eteğindeki tarihi Numa Pompillo Llona sokağındaki Arthur’s Cafe’de birşeyler atıştırdıktan sonra otelimize geri döndük. Funda mışıl mışıl uyurken ben ancak Quito ve Bogota’da kalacak bir yerler ayarladıktan sonra uyuyabildim.